Afganistan’da Taliban’nın başkent Kabil’i aniden ele geçirmesi sonrası ABD başkentinde de gündem bir anda değişti. Cumartesi gününden beri Amerikan medyası ve kamuoyunun gündemi Afganistan’a çevrilmiş durumda. Ortalık böyleyken, Başkan Joe Biden son 4 gündür Camp David’de olması ise büyük tartışma konusu oldu. Biden’ın krizi Beyaz Saray’dan yönetmemesi ve geçen haftadan bu yana “Her şey kontrol altında, 300 bin kişilik Afgan ordusu Taliban’la başa çıkabilir” demeçlerinin gerçeği yansıtmadığının ortaya çıkması sıkıntı yarattı.
Biden yönetimi, ABD ve müttefiklere ait personelin Afganistan’dan güvenli bir şekilde ayrılmasını sağlamak amacıyla Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nda operasyon yürütüyor. Ağırlıklı olarak Kuveyt üssünden aktarılan 6 bin ABD askeriyle tahliye işlemini kolaylaştırmak için hava trafik kontrolünü devralmış durumda. ABD, bu hafta içinde Afganistan’da ikamet eden binlerce Amerikan vatandaşının yanı sıra Kabil’deki misyonunda istihdam ettiği yerel personel ve ailelerini ülke dışına göndermeye başlıyor.
Savaşın maliyeti
Tabii, Taliban’ın Kabil’i bu kadar hızlı ele geçireceğini beklemeyen Biden yönetimi, çok hazırlıksız yakalandı. Zira Taliban’ın Kabil hamlesini doğru tahmin edemeyen istihbarat raporlarına ve Amerikan resmi kurumlarına yönelik iç kamuoyunda ciddi tartışmalar başlamış durumda. Net olan, ABD’nin, Afganistan’ı kaos içinde bırakarak, büyük bir başarısızlıkla dönmeye başladığıdır...
Bu arada Brown Üniversitesi’nin Afganistan’daki savaşın maliyetine ilişkin raporuna baktığımda, vahim bir tablo ortaya çıkıyor: Savaş 2.1 trilyon dolara mal olurken, Nisan ayına kadar ülkede öldürülen ABD askerlerinin sayısı 2 bin 448, ABD’li müteahhitlerin sayısı 3 bin 846, Afgan ulusal askeri-polisi sayısı 66 bin, diğer müttefik servis üyelerinin (NATO üye ülkeleri) sayısı 1.144 Afgan sivillerin sayısı 47 bin 245, gazetecilerin sayısıysa 72 kişi!
Savaşın maliyeti ve sonuçlarına ilişkin soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise, “Biz sonuna kadar Afganistan’da kalacak değildik. Afgan halkı kendi geleceğine karar vermeli. Zaten Trump döneminden Taliban ile yapılan anlaşma vardı. Biz iptal etsek, Taliban ile savaşa girmek zorunda mı kalsaydık” diyerek kendi yönetimini savunduğunun altını çizmekte fayda var.
Gelinen noktada Biden yönetimi, Donald Trump’ı eleştirirse de, Afganistan politikasında Trump’ın yaptıklarını onaylayarak hiçbir değişikliğe gitmedi. Hatta Trump’ın atadığı ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad’ı bile görevde tutarak kaosa ortak oldu. O nedenle Başkan Biden’in suçu başka yönetimlere atmasının haklı bir yanı yok. Zira Biden, ABD Afganistan’da can kayıplarının verildiği Barack Obama döneminde Başkan Yardımcısı’ydı.
Cumhuriyetçiler kızgın Demokratlar suskun
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komite Üyesi Senatör Lindsey Graham, Afganistan’ın Taliban tarafından ele geçirilmesinin, Amerikan ulusal güvenlik çıkarları ve dünya için hem üzücü hem de tehlikeli olduğunu belirterek Başkan Joe Biden’ın, bu ülkedeki tehditlerden habersiz olduğunu ima etti. Aynı şekilde gelecekte başkan adaylığı konuşulan parlak isimlerden Cumhuriyetçi Tom Cotton da, Başkan Biden’in kötü planlanmış geri çekilme süreciyle Amerika’yı küçük düşürdüğünü savundu.
Demokrat senatörlerse, çoğunlukla ya sessiz kalmış ya da “Amerikan askerlerinin yanındayız” mesajları yayınlamakla yetinmiş.
Eski bakanlar ayrı telden...
Öte yandan Donald Trump döneminde Savunma Bakanı olarak görev yapmış Mark Esper, “Hem başkan Biden hem de Trump, ABD’nin Afganistan’da uzun süredir devam eden varlığını sona erdirmek için doğru hedefe sahipti. Ancak her ikisi de bu hedefi doğru şekilde izleyemedi” ifadesini kullandı. Esper, “ABD bayrağının Kabil’deki büyükelçiliğimizden indirilmesi ve Taliban’ın başkanlık sarayını ele geçirmesi, ABD’nin son 20 yılda Afgan halkına yardım etme konusundaki çabalarına acı bir son verdi” dedi.
Bill Clinton döneminin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ise “Afganistan’da hayat kurtarmaya odaklanmalıyız. ABD, özel risk altındakileri tahliye etmeye çalışırken, Arnavutluk, Kanada, Kosova ve Kuzey Makedonya’ya Afgan müttefiklerine, özellikle de kadın ve sivil toplum liderlerine sığınma teklif ettikleri için minnettarım” diye konuştu.
Türkiye’nin rolü ne olacak?
14 Haziran’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başkan Joe Biden arasında yapılan görüşme sonrası Kabil Havalimanı’nın korunmasıyla ilgili anlaşmadaki belirsizlik, yeni gelişmeler sonrası daha da flu bir hale geldi. Son gelişmeler sonrası Amerikan kamuoyunda Türkiye’nin rolü hiç konuşulmazken, Türkiye’nin Taliban yönetimini tanıyıp tanımayacağı soruları gelmeye başladı.
Washington’un, Türkiye dahil müttefiklerle ortak hareket etmesi çok önemli olacak. Zira bu ülkedeki kaos ve belirsizlik, Türkiye dahil komşu ülkelere sıçrayacak mülteci patlamasıyla ciddi uluslararası güvenlik riskini de gündeme getirecektir. Buradaki soru, “ABD tahliyeler bittikten sonra Afganistan’ı kendi haline mi bırakacak, yoksa direkt ve dolaylı bir şekilde Taliban ile sıcak temasta kalmaya devam mı edecek?” şeklinde olmalıdır. Bu yüzden Biden yönetimin atacağı her adım, Afganistan’ın bundan sonraki rotasının nereye gideceğinin belirlenmesinde önemli rol oynayacaktır.
Beyaz Saray ve Pentagon’dan siz Milliyet okuyucuları için Afganistan’daki son gelişmeleri paylaşmaya devam edeceğim...